Eskişehir Yöresinde Anonim Halk Edebiyatı Ürünleri Mani-Ninni-Türkü
MÂNİ
Anonim halk şiirinin en küçük ve en yaygın nazım şekli “mani” dir.
Manilerin başlıca konusu aşk olmakla birlikte gurbet, hasret, kıskançlık, kırgınlık, tabiat vb. türlü konularda yazılabilir. Türk halkı arasında mani söylemek bir gelenek haline gelmiştir. Özellikle Anadolu’da kızlar ve kadınlar arasında mani söyleme geleneği çok yaygındır. Düğünlerde, kadın topluluklarında, iş yerlerinde, tarlalarda kadınlar ve kızlar bir araya gelerek bazen teke tek bazen de gruplar halinde mani atışırlar ve eğlenirler.
Maniler, düğünlerde bayramlarda, hıdrellez gibi şenliklerde. Ramazan gecelerinde, semai kahvelerinde, imecelerde, genç kızlarla genç erkekler arasındaki söyleşmelerde ve genellikle ezgili olarak söylenmişlerdir. Fakat pek çok maninin günümüzde ezgisiz bir şekilde ve yazılı ortamlarda aktarıldığını da unutmamak gerekmektedir.
Sivrihisar’da da mani söyleme geleneği yaşamaktadır. Eskiden kadınlar ve kızlar tarlada, düğünde, kadın topluluklarında bir araya gelince muhakkak mani atışırlarmış. Burada Sivrihisarlı kadınlardan derlediğim bazı mani örneklerini size sunuyorum.
Maniye maraz derler
Güzele beyaz derler
Kime yansam derdimi
Bu dert sana az derler
Gidiyom gidemiyom Yolu terk edemiyom Kara gözlü yârimi Koyup da gidemiyom
Giderim bende bende Bir ahtım kaldı sende Ayva gibi sarardım Din iman yok mu sende
Entarimin eni dar
Enine ekledim yar
Sivrihisar yollarında
Seni çok bekledim yar
Mani maniyi açar
Mani bilmeyen kaçar
Haydi kızlar çalalım
Hangimiz üstün çıkar
Bahçelerde ham karpuz
Oğlan annen ne arsız
Arsız olsa kime ne
Seni koymuş karısız
Dereler gümbür gümbür
Elimde lale sümbül
Ben yâri görmeyeli
Tam bugün otuz gündür
Sivrihisar tepe bayır
Yanıyor cayır cayır
Ver anne sevdiğime
Hem sevaptır hem hayır
* * *
NİNNİ
Ninniler, annelerin süt emen çocuklarını uyutmak için ezgi ile söyledikleri manzum veya mensur sözlerdir. Ninnilerdeki ezgi; sakinleştirici, gevşetici ve uyku getirici bir ezgidir.
Genellikle ilk söyleyicilerini tespit edemediğimiz ninnileri, anneden sonra büyükanne, hala, teyze, abla gibi ailenin diğer şahısları da zaruret hâsıl oldukça terennüm ederler.
Ninni, çocuk emzirilip kundakladıktan sonra, salıncakta, beşikte veya kucakta sallanıp uyutulmaya çalışılırken tizden peşe doğru söylenen bir ezgidir. Çocuğun ağlamasının durması veya uyuması ile nihayet bulur.
Köy ve şehir hayatımızda canlı olarak yaşayan ninniler, maddi ve manevi kültür mirasımızı sinesinde muhafaza eden lirik mahsullerdir.
Ninni, bir yönü itibariyle de öğretici niteliktedir. Özellikle çocuklar, ninnilerle anadillerini daha kolay öğrenirler.
Sivrihisar sözlü kültürü içerisinde ninniler hala yaşamaktadır. Anneler acılarını, sıkıntılarını ninnilerle dile getirmişler ninnileri kendilerine dert ortağı yapmışlar.
Ninni ninni ninnisine
İner gider emmisine
Mektup yazar dayısına
Ninni yavrum ninni
İstanbul’un kuyuları
Çayır çimen kıyıları
Ne hayırsızmış dayıları
Ninni kuzum ninni
Ninnilerin harmanısın
Dertlerimin dermanısın
Yanık yerin çimenisin
Ninni kuzum ninni
Ninni ninni ninnisine
İner gider emmisine
Acı soğan arpa ekmeği
Koyuvermiş torbasına
Ninni yavrum ninni
Bağ budarım bağ budarım
Dibinde keklik güderim
Uyumazsan koyar giderim
Ninni kuzum ninni
Ninni ninni belediğim
Al bağırdak doladığım
Seni haktan dilediğim
Ninni kuzum ninni
İstanbul’dan gelir kaşık
İçi dolu bal bulaşık
Benim oğlum beyin kızına âşık
Ninni kuzum ninni
Karanlıklar koyu koyu
Çağırırlar hep uykuyu
Benim kuzum benim yavrum
Erken uyu erken büyü
Ninni dedim beşiğine
Güneş doğsun eşiğine
Büyüdüğünü görürsem
Gül koyarım beşiğine
Karanfil olacaksın
Saksıya dolacaksın
Uyu da büyü yavrum
Sen de adam olacaksın
TÜRKÜ
Ne güzel söylemiş Bedri Rahmi Eyüpoğlu “Türküler Dolusu” adlı şiirinde. Memleketimiz, köyümüz, köylümüz, yârimiz, acımız, neşemiz, kederimiz kısacası her şeyimiz… Bu türküler köy türküleri, Anadolu türküleri ne yazanı belli ne düzeni, ana sütü gibi candan ana sütü gibi temiz.
Türkülerde bulmuşuz yârimizi, konuşmuşuz, buluşmuşuz. Türkülerde ağlamışız gidenlerin, gidip de gelmeyenlerin ardından… Türkülerde yanmış yüreğimiz, türkülerde hüzünlenmiş ve bir ah çekmişiz.
Sivrihisar yöresinin de kendine ait türküleri bulunmaktadır. Bu türkülerin yazanı ve söyleyeni belli değildir anonim ürünlerdir. Çoğunluğu 1946 yılında Muzaffer Sarısözen ve Ankara Devlet Konservatuarı tarafından derlenmiştir. Bu türküleri derleme ve araştırma sırasında derlenmemiş ve bestelenmemiş 4 türküyü tespit ettim. Umut ediyorum ki bu çalışmamla o türküleri de Sivrihisar’a ve Türkiye’ye kazandırırım. Sivrihisar’ a ait türkülerden örnekler;
NAZİK
Yunan Sivrihisar’a yaklaştığında Sivrihisar’ın doğu tarafında Demirci, Mülk köylerinin oralarda bir kız gelin çıkıyormuş. O kız gelin çıkarken Yunanlılar kızı görürler ve yakalarlar kızı alıp Atina’ya götürürler. Kızın adı da Nazik imiş. Düğün kalmış, kaynana, kaynata, damat hepsi kalmış. Ağlamışlar, dövünmüşler. Gelinin bir de Tahir isminde erkek kardeşi varmış. Kızı Yunanlılara vermemek için uğraşınca onlara karşı çıkınca Tahir’i vurmuşlar. Kızı alıp gitmişler. Nazik’in orada 3 tane oğlu olmuş. Aradan bayağı bir zaman geçmiş geçmiş geçmesine de Nazik vatanını anasını özler her gün ağlarmış. Bir gün fırsatını bulup çocuklarını alıp kaçmış. Gemide gelirken; “Babamlar bu çocukları niye getirdin biz bunları istemeyiz kabul etmeyiz.” derlerse diye çocuklarını denize atmış. İşte bu türkü onun üzerine yakılmış.
Gidin bulutlar gidin
Yunan’a selam edin
Yunan’da beni sorarsa
Denizi tarif edin Nazik
Nazik genç yaşına yazık
Atina’nın uğranı
Kalın olur yorganı
Üç çocuğumu sorarsan
Balıkların kardaşı Nazik
Nazik genç yaşına yazık
Elma attım denize
Geliyor yüze yüze
Atma ana denize
Gideriz dedemize Nazik
Nazik genç yaşına yazık
Mangal oldum külüm yok
Bülbül oldum dilim yok
Şu Yunan’ın içinde
Ağlamadık günüm yok Nazik
Nazik genç yaşına yazık
Aradılar buldular
Zindanlara koydular
O benim Tabir kardeşimi
Benim için vurdular Nazik
Nazik genç yaşına yazık
Kardeşim adın Tabir
Önün şer ardın bayır
Kurban olduğum Allah
Beni Yunan’dan ayır Nazik
Nazik genç yaşına yazık
Atina’dan kızın geldi
Allah’tan izin geldi
Aç anam kapını aç
Yunan’dan kızın geldi Nazik
Nazik genç yaşına yazık
***
SUZAN TÜRKÜSÜ
Suzan adındaki genç kız öksüz olarak büyümüş. Evlenme çağına gelinee de köylerinden bir delikanlı ile evlenmiş. Bir gün Sakarya nehrinin kıyısına tarlaya çapa yapmaya gitmişler. Biraz çalıştıktan sonra Suzan, Sakarya nehrinin kenarına tuvalete oturmuş. Yanında yengesi Adile de varmış. O sıra Sakarya nehri taşar ve Suzan’ı içine çeker. Yengesi koşar, şalvarından tutar ama su çok hızlı aktığından Suzan’ı alır götürür. Bu türküde onun üzerine yakılır.
Çobanın değneği ceviz kütüğü
Suzan’ın sabunu denizköpüğü
Aman Sakarya beni mi buldun?
Öksüz olduğumu sen de mi duydun?
Söyleyin geline dama çıkmasın
Tombul ellerine kına yakmasın
Suzan’da gelecek diye yola bakmasın
Aman Sakarya beni mi buldun?
Öksüz olduğumu sen de mi duydun?
Sakarya Sakarya boyundan utan
Adile gelin değil miydi kolundan tutan?
Aman Sakarya beni mi buldun?
Öksüz olduğumu sen de mi duydun?
Aman Sakarya aldın Suzan’ı
Asker kardeşine mektup yazanı
Aman Sakarya beni mi buldun?
Öksüz olduğumu sen de mi duydun.?
* * *
Tahsin ALTIN
Eskişehir İli Sivrihisar İlçesi
Merkez Folkloru -2014
Sivrihisar Kültürü
Add Comment