Pek çok öğrenci yetiştirmiş olan Sivrihisar Medresesinin hangi tarihte yaptırıldığı bilinmemektedir. Kanuni devrine ait vakıf defterinde, Melikşah Beyin “kendi medresesine” mülkü olan, Polatlının Pazar Çağlayan köyünü bağışladığı belirtilmiştir. 1465 tarihli Kirmastı defterinde vakfın “Kadimü’z zamandan” beri devam ettiği yazılıdır.
Selçuklulardan intikal eden vakıflar genellikle Sultanın ismi açıklanarak verilmektedir. Osmanlı Sultanları için de uygulama aynı olduğu için burada açıklanan “Kadimü’z zaman” ifadesini tarihlemek oldukça güç olmaktadır. Sivrihisar’da Moğol istilası döneminin ifade edildiği ihtimali güçlüdür.
Kesin kuruluş tarihi tespit edilememesine rağmen Selçuklular zamanından beri varlığı bilinen Sivrihisar medresesi pek çok kadı ve müderris yetiştirmiştir. Kanuni zamanına ait bir tapu tahrir defterinde medresenin vakıflarının “Kadimü’z-zaman’dan beri” devam ettiği belirtilmiştir. Yine bu kayıtta medresenin kurucusu Melikşah Bey Polatlı köylerinde bulunan çeşitli emlakini medreseye vakf etmiştir. Başka bir tapu tahrir defterinde ise Bey Pınarı mevkiinde sınırları belirtilen yerin de medreseye vakf edildiği açıklanmıştır.
H 810/1407 yılında Sivrihisar’da doğan İstanbul’un ilk kadısı Hızır Bey de eğitimine Sivrihisar medresesinde başlamıştır. Sivrihisar kadısı Celalüddin’in oğludur. Atalarının, Hortu köyünde doğduğu iddia edilen Nasreddin Hoca’ya kadar çıküğı söylenmektedir. Hızır Bey, sonradan kızı ile evlendiği Molla Mehmed Yegân’ın yanında eğitim görmüş doğduğu şehre kadı ve müderris olarak dönmüştür. Bundan sonra Bursa’ya Sultan medresesine müderris ve daha sonra İnegöl’e kadı tayin edildi. İstanbul’a kadı tayin edilmeden önce Edirne’de müderris olarak görev yapıyordu.
Bursa müftüsü Ahmed Paşa, Sinan Paşa ve Bursa kadısı Yakub Paşalar Hızır Bey’in oğullarıdır. Bunlar arasında en tanınmış olan Sinan Paşa’dır. Molla Yeğan (ö. 1473)’m torunu olduğu için anne ve baba tarafından zamanının tanınmış bilim adamlarını yetiştirmiş olan ailelere mensuptu. Bir yıl kadar sadrazamlık yapmış olmasına rağmen Fatihin gözünden düşmüş, Sivrihisar’a kadı olarak sürgün gönderilmiştir. Sinan Paşa gözden düşünce Semaniye medreselerinden birinde müderris olan kardeşi Ahmed Paşa da azlolunup Üsküp medresesi müderrisliğine ve kadılığına gönderilmiştir. Sinan Paşa II. Bayezid tahta geçinceye kadar 5 yıl Sivrihisar’da kalmış daha sonra vezirlik rütbesi geri verilmiştir.
Hızır Bey’in eserlerine gelince, Arapça, Farsça ve Türkçe manzum eserleri olduğu bilinmektedir. “El-Nuniye fi’l Akaid” adında itikada dair basit vezinle kaleme aldığı bir kasidesi çok tanınmıştır. Ali veledi Yusuf a gelince 1492 yılında müderris olduğu için kendisinden yayalık hizmeti beklenmemesi gerektiği yazıldığı halde kurumlar arası transferin zorluğundan anlaşmazlık sürüp gitmiştir.
Ancak Ali veledi Yusuf’un durumu H 908/1502 tarihinde I. Bayezid’den aldığı bir nişanla çözüme ulaşmıştır. Yine Sivrihisar’ın Kepen Köyünden Abdülkadir veledi İbrahim, Müeyyed-zade Abdurrahman Efendinin danişmendlerindendir. Kaymaz yayaları arasında kayı olan Hızır veledi Musa ise 1521 de Niğbolu sancağındaki Lofça kadılığına tayin edilmiştir. Kızılyürekli köyünden Ali veledi Hacı Fakih ve Kardeşi Muharrem ise ayni yıllarda İstanbul’da medrese eğitimi görüyorlardı.
* * *
Kaynak: Türk Tarih Kurumu Yay. Dr.Halime Doğru, 15. ve 16. Yüzyıllarda Sivrihisar Nahiyesi-1997